Tekrarlanan hareket bir gerilim üretir.
Her gün işe gitmek. Şehrin farklı noktalarından yola çıkıp toplumun bir kesimi eve kapatılmışken her gün işe gitmek zorunda olmak.
Ve tekrarları beklemek: öğle yemeği, mola saati, mesai bitimi, test sonucu, karantina süresi… Aklımızdan geçen cümleler, yaşanan korkular aynıyken her nasılsa herkes yalnız ve yalıtılmış. Siyah beyaz portrelerdeki bakışlar ve üzerlerindeki renkli not kağıtları paylaşılan ortak korkuları dillendiriyor. 

Tekrarlanan hareket canlıların ortak noktasıdır. 
Organik büyümenin temelinde yer alan ritim, Roland Barthes’a göre insanı hayvandan ayıran kültürün bir parçasıdır; Elias Canetti’ye (2017:31) göre ise insan, doğayı, hayvanları, avlanma ritüellerini gözlemleyip taklit ederek ritim kavramını öğrenmiştir. Ritim ayak seslerinden doğar ve dilin temelini oluşturur. Okumak ilk olarak izleri, ayak izlerini okumakla başlar. Avlanmak, doymak ve çoğalmak isteyen insan, toplu eylemlerinde ritmik/nabazan kitlenin heyecanını taşır. 
Bu düşünce çeşitliliğinden cesaret alarak Barthes’ın düşüncesini şöyle anlamak mümkün olabilir mi? Ritmi kasıtlı bir şekilde yeniden üretebilen, düzenleyebilen insan davranışı kültürün bir parçasıdır. 

Tekrarlanan hareket istikrarlı görünür. 
Ritim, çoğalmayı ve sürekliliği sağlayan bir araçtır. Caroline Levine’e göre ritim, estetik biçimlerle canlı deneyim biçimleri arasındaki bağın ne denli kuvvetli olduğunu göstermek açısından önemlidir. Ritim doğadaki canlıların yaşamı ile uyumlu görünür fakat aynı zamanda dayatılmış bir düzen olarak cezalandırıcı da olabilir. Belli koşullara göre yeniden düzenlenmiş yaşam ritmi, bir yandan toplumsal birliktelik yaratırken, öte yandan kontrol aracı olarak kullanılabilir.
Zaman belirlenmeden, hiçbir ortak insan faaliyeti düzenlenemez. Bunun bilincinde olan iktidar, kendi zaman anlayışını dayatır; tekrarlandıkça olağanlaşan bu düzeni kendi lehine kullanmaktan kaçınmaz. Zaman düzenlemeleri, insan gruplarını birbirine bağlar veya onların birbirlerinden ayrı tutulmalarını sağlar, tıpkı mekân düzenlemeleri gibi. Ortak faaliyet, toplumun içinde süregiden hayatın ritmine katılmakla sağlanabilir. “İster bedenler ve ister işgücü ister sesler ve makineler üzerinde zamansal bir düzen kurmak olsun, ritmik biçim siyasi işlev anlamında ciddi bir potansiyele sahiptir” (Levine, 2017:79).

Tekrarlanan hareket alışkanlık yaratır.
Tekrara dayalı zamansal düzenlemelerin, toplum hayatındaki kontrol işlevi, etkinliklerin süresini belirlemek, kişilerin davranışlarını programlamak üzere bedenleri alıştırmaktır. Tekrar, kültürün bir özelliğidir ve Barthes’a (2017:185) göre değişik bir zamansallığa erişim sağlar. Birçok düşünürün dillendirdiği bu durumu Antonio Negri, toplum hayatının içindeyken değil, hapishanedeyken fark eder. Hapiste geçirdiği dönemde, üniversitedeki görevinden alındığı ve tüm sosyal ilişkilerinden yalıtıldığı için bolca boş vaktinin olacağını, “içeride” okuyup yazabileceğini, çalışabileceğini düşünen Negri, gündelik hayat ritmi ve zaman yönetiminin, dış dünyada nasıl işliyorsa hapishanede de öyle işletilmeye çalışıldığını şaşkınlıkla fark eder. Böylece kapitalizmle yönetilen toplumların doğasını kavrar (Ruivenkamp, Andy, 2017: 120). Böyle bir zaman politikası içinde birbirinden farklı bireylerin, kimliklerin yeşermesi neredeyse olanaksızdır. 

Tekrar etmemek özgürlüktür.  
İş yaşamı veya gündelik hayat ritmi, içine düştüğümüz bir kapandır. Özellikle 1960’larda insan bir biyomakine olarak üretimin merkezinde yerini aldığında bedenin kullanımı, hatta kötüye kullanımı bir biyopolitik gerçeklik olarak hayatımıza girer. Yapmak veya yapmamayı tercih etmek durumunda birey, bedensel bir çıkmazla karşı karşıya kalır. 
Covid-19 pandemisi ile birlikte çeşitli toplumsal kesimler üzerinde iş yaşamı ritminin nasıl düzenleneceğine ilişkin alınan kararlar, aynı zamanda yeni bir biyopolitik yaklaşımın da ilanıdır. Yükün dağılımı yeniden tasarlanır, var olan eşitsizlikler derinleşirken kırılganlık ve güvencesizlik pandemi sayesinde deşifre olmuştur. Kapan, bir kesim için biçim değiştirmiş, başka bir kesim için daha acımasız koşullarla işlemeye devam etmiştir. İş yaşamı, çalışanın fizyolojik ve psikolojik sağlığı ve hatta bunun ötesinde onun ailesini, birlikte yaşadıklarını, sevdiklerini hedef alan bir tehdit olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Hayatın olağan akışında hissedilen kaygının, öfkenin yeri genişlemiştir. 

Tekrar cesaret verir.
“Ritim, şaşırtıcı derecede dönüştürücü bir siyasi etkiye neden olma potansiyeline sahip[tir].” (Levine, 2017:83) 
Tekrar, her şeyden önce, yaşananların kanıtıdır. İsmet Örs’ün fotoğraflarında görülen tekrar, her gün işe gelen, ortak kaygılar yaşayan ve onunla ilgili cümleleri samimiyetle kurabilen insanları görmemizi, duymamızı, anlamamızı sağlar. Gelen sms mesajları, iş yerinin ve iş yerindekilerin “temiz”, ikamet edilen yerlerin ve çalışan bireylerin “hasta/ taşıyıcı/ temaslı” olduğuna ilişkin algının belgesi olur. Bu fotoğraflara tutunan hafıza, korkuya karşın kendini ifade eden ve hiç de azımsanmayacak bir kalabalık oluşturan insanların varlığını gösterir. Tesis edilmeye çalışılan yapay gündelik düzenin içinde çalışan bireyin düşünceleri, davranışları, konuşmaları, bedensel eylemleri kurucu bir yer tutar. Her gün değişerek, dönüşerek, kimi zaman da tepkiselleşerek tekrar eden bu performans, iş yaşamını ve giderek toplumu dönüştürücü bir potansiyel taşır. 
Kent ve iş yaşamının tekrarlarıyla eş zamanlı olarak mevsimlik ve döngüsel zamanın nasıl geçip gittiğini insan belki de tek başına bir masada yemek yerken duyumsar. Bir an dönüp çam ağaçlarının üzerinde yılbaşını kutlamak için asılan soluk ışıklı fenerleri gördüğünde, günlük ritmin hayatın akışını nasıl gölgede bıraktığını fark eder. Pandeminin başından bu yana iki yıl geçmiştir. Belki de her gün, tekrar tekrar, “korkuyorum ama yalnız değilim” demek, ofisteki renkli “hatırlatma” kağıtlarına duygularını yazabilme cesareti göstermek gerekir.

                                                                                                                                                                    Derya Ülker, 2021

BARTHES, R. (2017). Görüntünün Retoriği, Sanat ve Müzik. (çev. Ayşenaz Koş, Ömer Albayrak). Yapı Kredi Yayınları.
CANETTI, E. (2017). Kitle ve İktidar. (çev. Gülşat Aygen). Ayrıntı Yayınları.
LEVINE, C. (2017). Biçimler: Bütün, Ritim, Hiyerarşi, Ağ, (çev. Didem Dinçsoy). Koç Üniversitesi Yayınları.
RUIVENKAMP, G. ve ANDY, H. (2017). Perspectives on Commoning, Autonomist Principles and Practices. Zed Books.
Back to Top