Orhan Kemal’in eserlerindeki sürgünler, göçmenler, aylaklar, sarhoşlar, köylü işçiler; sonra kentte hamallar, şoförler, işportacı çocuklar, hayat kadınları, öğrenciler, işsizler, dilenciler ve 72. Koğuş’un Adembabaları...  Bu alt tabakadaki insanların bakış açılarına yer veren yazında, estetik kaygıdan çok sosyal bir yaranın varlığı hissedilir. Toplumdan etkilenen bir birey olarak sanatçı, tarihsel ve toplumsal koşulların bir dökümünü çıkarır. Gültekin’in ifadesiyle “toplumun varoluşsal gerçekliği ile eserin ortaya konma nedeni çakışır” (Gültekin, s. 122).

Orhan Kemal’in, “benzetilmek istediğini” söylediği Gorki ile ortak noktalarını inceleyen yazısında Narlı, iki yazarın “küçük adamları”ndan söz eder. Genellikle mekan ölçeğinde küçük görünen, uzaktan baktığım insanların, hareket eden hallerini resmettiğimden bu tabir beni çok etkiledi.  Narlı’ya göre, Küçük adam olmanın koşulları vardır: Onlar, çoğunlukla alt sınıftan, hayatı dağınık, düzenin acımasızlığına duyarlı, güvensiz, sosyalist, dürüst, onurlu, endüstrileşmeye geçerken yaşanan çelişkiler ile bunalmış, dışlanmış, aylak veya işçi, yabancılaşmış, yalnızlaşmış, dik başlı, umutsuzluğa direnen, olgun, insanı seven, emeğe değer veren, okuyan insanlardır. Toplumdaki yerlerini kavrayarak bunun bir mücadele alanı olduğunu anlayan “küçük  adamlar”, arayış halindedirler. Süreç içinde değişmek üzere, bilerek, etkilenecekleri insanlara yönelirler. İnsanların nasıl iyi, kararlı, olgun, cesur ve bilgili olabileceğini kendi varlığı ile gösteren diğer insanlara, örneğin bir ustalarına veya kendilerinden büyük bir nitelikli işçiye ilgi gösterirler. Ben olmaktan biz olmaya giden bir yolu izlerler (Narlı, s. 71-74).

Küçük adamlar için, toplumdaki her bireyin maruz kaldığı sınıfsal baskılar, açlık ve geçim sıkıntısı, ikili ilişkiler içinde bile yaşanan hiyerarşi, sanayileşme ve işçileşme sürecinde değişen kültüre uyum sağlayamama, çerçevenin içinde yer alanlar ile kadraja giremeyenler veya kenttekilerle köydekiler arasındaki haksız dağılım söz konusudur. Orhan Kemal, onlara mesafeli bir gerçeklikle bakar. Bakır’ın dediği gibi, anlatıcı, hikâyede neredeyse bir kameraman işlevi görür, karakterleri yargılamadan aktarır, anlatımı onların diyaloglarıyla kurar (Bakır, s. 46).

Resimlerimde, küçük insanların varlıklarından öte mekanı boş bırakmaya, zaman ve mekanı yorumlanabilir kılarak kompozisyonu, onların ilişkileri ile kurmaya çalıştım. Eleştirel gerçekçiliğin etkisiyle, toplumsal dökümün ikili ilişkilerdeki yansımalarına, kır-kent arası göç ve geçim kaynaklı geçişliliğe, çıkmaza götüren işçilik sistemine, her an yıkılıp yeniden belirlenen toplumsal katmanlara, hayatının çeşitli evrelerinde dönüp topluma bakan yazara dokunmaya çalıştım.

Derya Ülker


Kaynak
-Narlı, Mehmet. Gorki’nin ve Orhan Kemal’in Küçük Adamları, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, Sayı: 16, s. 65-76, 2003.
- Bakır, Sinan. Orhan Kemal’in Hikâyelerinde Anlatıcı ve Bakış Açısı, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Mecmuası, C. 25/ Güz, s. 31-60, 2015.
- Gültekin, Mehmet Nuri. Orhan Kemal’in Eserlerinde Modernleşme, Birey ve Gündelik Hayat, Ege Üniversitesi Sosyoloji Dergisi Sayı: 15, s: 119-130, 2006.

Orhan Kemal- Küçük İnsanlar-1, 116x140cm.,tuval üzerine karışık teknik, 2017
Orhan Kemal- Küçük İnsanlar-2, 30x36 cm., kağıt üzerine karışık teknik, 2017.
Orhan Kemal- Küçük İnsanlar-3, 30x36 cm., kağıt üzerine karışık teknik, 2017.
Orhan Kemal- Küçük İnsanlar-4, 30x36 cm., kağıt üzerine karışık teknik, 2017.
Orhan Kemal- Küçük İnsanlar-5, 30x36 cm., kağıt üzerine karışık teknik, 2017.
Back to Top