2021 Yurttan Sesler Korosu, gazete kolajı ve cut-out, 70x116 cm.
Gürültünün içinde kaybolan anlamın, eleştirel[1] bir dinleme ile açığa çıkabileceği düşüncesinden hareket eden Yurttan Sesler Korosu gazete kolajlarından oluşur. Üçüncü hamur gazete kağıdında, matbaa mürekkebinin renk evreninde, kimliklerini, yüzlerini, netliklerini yitirmiş ve hatta belki sansüre uğramış figürler bu kolajda bir araya gelirler.
Eski resim veya fotoğraflardaki figürlerin yerini alan gazetelere basılmış figürler genellikle tanımadığımız insanlara aittir. Bu figürleri haber yazılarının çerçevesiyle manipüle edilmiş olarak görürüz. Medyanın çerçevelemeleri fotoğraflardaki figürleri görme biçimimizi de aynı şekilde manipüle eder. Bu figürler bir arayüze sıkışmışçasına, yabancı bir yerden bize görünürler. (Ancak ben bu çalışmayı yaparken 2016 yılından bu yana biriktirdiğim gazetelerdeki olay ve kişilere tarafsız bakamadım, birlikte yargılandığım, eylem yaptığım, işini kaybeden, mücadele yürüten tanıdığım yüzlerle o sayfalarda karşılaştım.)
Çerçevelerinden kurtularak bir araya gelen bu figür grupları veya tek tek bireylerle, yeni bir kalabalık oluşturulmaya çalışılmıştır. Toplumun uzlaşmaz kesimleri arasında bir bağlantı kurulması, Dr. Frankenstein’in canavarındaki gibi bir araya getirilen parçaların hayat bulma çabası metaforu ile düşünülebilir. Bu insanlar dayanışarak bir varlık göstermeye ve bir şeyler söylemeye çalışırlar. Onların sözleri, iktidar tarafından belirlenen dilin sınırlarını zorlar. Bu nedenle onları bir canavara, onlardan kaynaklanan sesleri ise bir gürültüye indirgemeye çalışan egemen algıya karşı onları duymaya, anlamaya çalışan bir tavır sergilemek gerekir. Foucault’un[2] son derslerinden birinde dediği gibi, kalabalığın sesi hiçbir söz söylemese bile salt varlığı ile bir şey anlatır, direnir. Kalabalığın uğultusu/gürültüsü, onu üreten kalabalıkların varlığına işaret eder. Bu ses, belli bir özneden kaynaklanmaz, anonimdir ve merkezidir; teması kendini ortaya koymaktır, belirli bir anlamı değil. İşin ses boyutu tam da buna karşılık gelir: bir koro çalışmasında, birlikte ses çıkarmaya çalışan insanların sesi kolaja eşlik ederler. Birlikte söylemeyi/ses çıkarmayı deneyen insanların sesi, kim olduklarını bilmediğimiz ve çoğunluğu kadınlardan oluşan yeni bir topluluğu aklımızda canlandırır. (Ses kaydı, 2 yıl boyunca şarkı söylediğim MAGMA koronun çalışma ve ısınma kayıtlarından alınmıştır.)
[1] Suzi Asa “etik dinleme” kavramını önerir. Bkz: https://www.sekme.fugamundi.org/sayi4etikdinleme?goto=Suzi+Asa
[2] Foucault son derslerinden birinde, ses ile sözün farkına değinir. Antik Yunan’daki zoon logon echon (dili olan varlık) ile zoon politikon (politik hayvan) farkına dayanarak insan sesi ile bağdaşmayan, bir söz söylemeyen kalabalıklardan kaynaklanan sesin önemine dikkatimizi çeker. Bu ses, belli bir özneden kaynaklanmaz ancak öznelere ulaşır, anonimdir ve bulaşıcıdır. Bu ses, anlamı değil kendi varlığını merkeze koyar, kendi varlığına işaret eder, bir söz söylemese de direnir. Bkz. Whyte, J. (2015). Listening to the Noise of the Multitude: On Siisiäinen’s Foucault and the Politics of Hearing. Theory & Event 18(2), https://www.muse.jhu.edu/article/578645