İzlenimyorum Karadeniz
Karadeniz bir efsanedir. Sahibi bulunamayan Altın Post’tur. Yakınlığına karşın ulaşılması zor. Yalınlığına karşın, karmaşık ve evcilleşmemiş.
“İzlenimyorum” sergilerinin ikinci durağı olarak Akçaabat’a gideceğimiz belli olduğunda, ne zamandır asılı duran sorular sarsılıp kucağıma döküldü. Bu toprakların sanat geleneğinde bu bölgenin ayrı bir hikmeti vardı, serbest sanatçılarından önde gelen üniversitelerine, kurumlarına kadar bu böyleydi.Peki bu hikmet neydi? Şanslıysak görecektik.
Karadeniz önce bizi deli bir fırtınayla karşıladı, sonra günlerce yağmurları sessiz kaldı, güneşi konuştu. Bu günlerde, Ekrem Kutlu’nun güleryüzle, içtenlikle bize açtığı atölyesinde, denizi karşılayan evinin alt katında, fokurdayan çaydanlıktaki tavşan kanı çayın eşliğinde sıcak sohbetlerde demlendik.
Trabzon’da resim yapan genç ressamlarla tanıştık, KATÜ Güzel Sanatlar veEğitim Fakülteleri Resim Bölümleri’ni gördük, hocalarla tanıştık, eski fotoğraflara ve yeni umutlara daldık. Atilla Alp Bölükbaşı’nın tam keyifli sohbetine kaptırmışken deklanşörüne yakalandık.
Hakan hocanın ailesinin kucak açtığı, Vakfıkebir’in kalbindeki evine, günün battığı o büyülü saatlerde davet edildik. Topraktan fışkıran doku, bir babanınkendi elleriyle diktiği ev ve ağaçlar, deniz ve gökyüzünden yansıyan ışık, bolca renk, düşlerden yapılma bir hayatla sanki resimlerinin içine girdik, kalbini dinledik.
O saklı evde her gün iyi bir yolu katederek, resim yapan, ayrıca bizimle an be an çalışan, gezen Hakan hoca, Serdar hoca ve Ümit hoca, fazladan mesaiyi birikmiş sorularımıza, tek başımıza atölyelerimizdeyken büyüyen, karmaşıklaşan seyr-ü sanatımıza ayırdılar. Onların katılımları, samimiyetleri, neşeleri, bize gençlik kattı. Bu desteği hiç unutmayacağız.
Başka destekler de var elbette: Halilhan Dostal’ın bu projeler henüz can bulmamışken sergilediği güveni ve adeta seferber ettiği desteği ile Fransa’ya giderek “İzlenimyorum Paris”i, usta sanatçıların yanında ortaya çıkarabilmiştik. Memet Subaşı’nın büyük bir inançla açtığı Galeri Soyut’un kapıları yine evimiz gibi... Bu, inancın kör olanından değil de, ışığa yükselen bir ağacın, aldığı yola olan inancı biçimindendi.
İzlenimyorum projesi, Karadeniz ayağıyla unsurlarını tamamlamakta, kendini oluşturmakta yol kat etti. Artık onun neye evrildiğini biz de görebiliyoruz.Sırf bu projeyi olgunlaştırdığı için bile bu geziyi ayrı bir yere koyuyorum.
Sözü bitirme noktası geldi çattı. Hala “bir hikmet”in ne olduğu okunamıyorsa açalım:
Hikmet inattır.
Evini, atölyesini açan ressamın bir yandan resim yaparken bir yandan da bizimle gecelerce uykusuz kalmasındaki; Trabzon’dan çıkarak yol alan, her sabah çalıştaya katılan, sansüre, geleneğe plastik sanatı mahkum etmeyecek denli akıl ve heves sahibi genç fırçaların titreyişindeki candır. Sanatı savunma azmi ve savunmak zorunda kalmaya isyandır. İnadına, varoluşuna resim yapmak, engelli koşuda eserlerini sergileyecek bir kale bulmaktır. Kalenin güvenini diri tutmaktır. Okuldan çıkmış çıkmamış her taze ressamın yaşadığı yürek çırpıntısıdır.Bunu hisseden eski fırçaların çaktırmadan gelip moral verişidir, ciddi gözlerle bakıp yargılayan dürüstlükleridir.
Hikmet kendin olmaktır, ötesine isyandır.
Karadeniz isyandadır!
Hes’lere, damlara, yaşamın yok edilmesine, kire, dozerlere direnir Karadeniz.Yokuşlara, yerçekimine direnir; Sümela’sı, Uzungöl’ü, dağları, yaylaları, KazımKoyuncu’nun sesi yükselir. Yükselen beyaz bereliliğe karşı her gün dili eğilir, şivesi tatlanır, eski kültürü dirilir, Terzi Fikri’nin biçtiği elbiseyi giyinir.Kadınların ellerindeki yeşil sopalar sudan ölümü övenlere dikilir.
Seneler önce Karadeniz’le ilk tanışmamızda gördüğüm Fırtına Vadisi’ndeki dağlardan nehre inen dev bir pankarttır hikmet:
Bak yaklaşıyor Fırtına!
“İzlenimyorum” sergilerinin ikinci durağı olarak Akçaabat’a gideceğimiz belli olduğunda, ne zamandır asılı duran sorular sarsılıp kucağıma döküldü. Bu toprakların sanat geleneğinde bu bölgenin ayrı bir hikmeti vardı, serbest sanatçılarından önde gelen üniversitelerine, kurumlarına kadar bu böyleydi.Peki bu hikmet neydi? Şanslıysak görecektik.
Karadeniz önce bizi deli bir fırtınayla karşıladı, sonra günlerce yağmurları sessiz kaldı, güneşi konuştu. Bu günlerde, Ekrem Kutlu’nun güleryüzle, içtenlikle bize açtığı atölyesinde, denizi karşılayan evinin alt katında, fokurdayan çaydanlıktaki tavşan kanı çayın eşliğinde sıcak sohbetlerde demlendik.
Trabzon’da resim yapan genç ressamlarla tanıştık, KATÜ Güzel Sanatlar veEğitim Fakülteleri Resim Bölümleri’ni gördük, hocalarla tanıştık, eski fotoğraflara ve yeni umutlara daldık. Atilla Alp Bölükbaşı’nın tam keyifli sohbetine kaptırmışken deklanşörüne yakalandık.
Hakan hocanın ailesinin kucak açtığı, Vakfıkebir’in kalbindeki evine, günün battığı o büyülü saatlerde davet edildik. Topraktan fışkıran doku, bir babanınkendi elleriyle diktiği ev ve ağaçlar, deniz ve gökyüzünden yansıyan ışık, bolca renk, düşlerden yapılma bir hayatla sanki resimlerinin içine girdik, kalbini dinledik.
O saklı evde her gün iyi bir yolu katederek, resim yapan, ayrıca bizimle an be an çalışan, gezen Hakan hoca, Serdar hoca ve Ümit hoca, fazladan mesaiyi birikmiş sorularımıza, tek başımıza atölyelerimizdeyken büyüyen, karmaşıklaşan seyr-ü sanatımıza ayırdılar. Onların katılımları, samimiyetleri, neşeleri, bize gençlik kattı. Bu desteği hiç unutmayacağız.
Başka destekler de var elbette: Halilhan Dostal’ın bu projeler henüz can bulmamışken sergilediği güveni ve adeta seferber ettiği desteği ile Fransa’ya giderek “İzlenimyorum Paris”i, usta sanatçıların yanında ortaya çıkarabilmiştik. Memet Subaşı’nın büyük bir inançla açtığı Galeri Soyut’un kapıları yine evimiz gibi... Bu, inancın kör olanından değil de, ışığa yükselen bir ağacın, aldığı yola olan inancı biçimindendi.
İzlenimyorum projesi, Karadeniz ayağıyla unsurlarını tamamlamakta, kendini oluşturmakta yol kat etti. Artık onun neye evrildiğini biz de görebiliyoruz.Sırf bu projeyi olgunlaştırdığı için bile bu geziyi ayrı bir yere koyuyorum.
Sözü bitirme noktası geldi çattı. Hala “bir hikmet”in ne olduğu okunamıyorsa açalım:
Hikmet inattır.
Evini, atölyesini açan ressamın bir yandan resim yaparken bir yandan da bizimle gecelerce uykusuz kalmasındaki; Trabzon’dan çıkarak yol alan, her sabah çalıştaya katılan, sansüre, geleneğe plastik sanatı mahkum etmeyecek denli akıl ve heves sahibi genç fırçaların titreyişindeki candır. Sanatı savunma azmi ve savunmak zorunda kalmaya isyandır. İnadına, varoluşuna resim yapmak, engelli koşuda eserlerini sergileyecek bir kale bulmaktır. Kalenin güvenini diri tutmaktır. Okuldan çıkmış çıkmamış her taze ressamın yaşadığı yürek çırpıntısıdır.Bunu hisseden eski fırçaların çaktırmadan gelip moral verişidir, ciddi gözlerle bakıp yargılayan dürüstlükleridir.
Hikmet kendin olmaktır, ötesine isyandır.
Karadeniz isyandadır!
Hes’lere, damlara, yaşamın yok edilmesine, kire, dozerlere direnir Karadeniz.Yokuşlara, yerçekimine direnir; Sümela’sı, Uzungöl’ü, dağları, yaylaları, KazımKoyuncu’nun sesi yükselir. Yükselen beyaz bereliliğe karşı her gün dili eğilir, şivesi tatlanır, eski kültürü dirilir, Terzi Fikri’nin biçtiği elbiseyi giyinir.Kadınların ellerindeki yeşil sopalar sudan ölümü övenlere dikilir.
Seneler önce Karadeniz’le ilk tanışmamızda gördüğüm Fırtına Vadisi’ndeki dağlardan nehre inen dev bir pankarttır hikmet:
Bak yaklaşıyor Fırtına!
http://www.galerisoyut.com.tr/izlenimyorum-karadeniz/
''İZLENİMYORUM / Karadeniz’’
Resim Sergisi
05 Ekim – 31Ekim 2012
Açılış:
05 Ekim Cuma Saat: 18.00-20.00
Duygu AYDOĞAN, Ayşe Tuba BOYACI , Koray ÇAKMAK,Selda EREN,
Hakan ESMER, Metin KALKIZOĞLU,Ahmet KOLBURAN, Ekrem KUTLU,
Serkan KÜÇÜKÖZCÜ, Serdar LEBLEBİCİ, Zafer MALKOÇ, Evren OĞUZBALABAN,Levent OYLUÇTARHAN, Özge ÖNER, Rıdvan ÖZGÜR,Mehmet PARLAYAN, Ümit TÜRK, Derya ÜLKER,Ümit YİĞİT
Karardı Karadeniz
Taştı bu yana taştı...
Karadeniz’in yaylaları, şenlikleri, rengarenk yazmaları,geçmişinden tüm heybetiyle yükselen Sümela Manastırı, evcilleşmemiş dalgaları, takaları,balıkçı barınakları, damlarla, hidroelektrik santrallerle suları bulanmışUzungöl, Çaykara, Fırtına Vadisi yolunda güzel çocukları, Trabzon, Vakfıkebir, Akçaabat’ın kültürel mirası olanOrta Mahalle Evleri, eski kardeş dillerden kalan tatlı şive, yolu yokuş yukarıkeskin zeka, yüzü yaylalara dönük mutfak, buz gibi sular, her şeyi -acılarıbile- örten sis... Son istasyona sanatçıları çağıran bir ışık var: gördüğünüyeniden üreteceğini umarak yaşamak.
Yağmur bulutlarının arasından ışığın sızdığı bir mayısgününde Orta Mahalle evlerine bakan bir balkonda eskiz alan, yaylalardafotoğraf çeken, halkla sohbet eden, sahillerde yürüyen, takaların renklerindekaybolan, Sümela’nın sisinde bir belirip bir kaybolan dostlar yolu çoğaltır.
''İZLENİMYORUM /Karadeniz’’, 2008yılından bu yana etkinlik gösteren ekibin “KüçükŞeyler”den sonra diğer bir projesi olan “İzlenimyorum” serisinin ikinci sergisidir. Bu serinin ilk sergisiolan “İzlenimyorum Paris”, ustasanatçıların “Salondayız” sergisiyleeşzamanlı olarak 18 Mayıs 2012’de GALERİSOYUT B Salonunda açılmış ve büyük ilgi görmüştür.
Bu seferin sonunda izleyicisine kavuşan resimler,Karadeniz’den gelen taze bir rüzgardır. Yorumcular ise Eskişehir, Ankara,İstanbul ve Trabzon’dan, Karadeniz Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar ve EğitimFakülteleri’nden katılımcılar... Onların fırçalarından Karadeniz, Akçaabat Belediyesi’nin katkıları, sanateğitimcisi ressam Ekrem KUTLU’nunyakın desteği, projenin yaratıcısı HakanESMER’in değerli çabaları, MemetSUBAŞI’nın projeye olan özel ilgisiyle “İzlenimyorum/Karadeniz”adlı sergi 5 - 31 Ekim 2012 tarihleri arasında GALERİ SOYUT’ta izleyicileriylebuluşuyor.
GaleriSoyut
YıldızevlerMah. Tagore Cad. Şehit Mustafa Doğan Sokak No: 82 / A Çankaya - 06550 / ANKARA
Gsm:+090 532 550 99 94 - Tel: ( 0312) 438 86 70 – Fax: (0312) 438 86 72
Web:www.galerisoyut.com.tr E-mail:galerisoyut@gmail.com